Kuduz



Kuduz, merkezi sinir sistemini ağır şekilde tutan bir zoonoz (insanlara hayvanlardan geçen hastalık). Bugün bile insanlarda ölüme sebep olmaktadır. Etkeni, Rhabdoviruslar grubundan bir RNA'lı virüstür. Kuduz hayvanlarının salyasında bulunur ve genellikle ısırma suretiyle bulaşır. Tabii konakçısı olan vampir (kan emici) yarasanın, yağ dokusu ve tükürük bezinde bulunur. Bu yarasa dışında bütün memelilerde koruyucu tedbirler alınmazsa hemen daima öldürücüdür. Bugüne kadar belirtiler ortaya çıktıktan sonra kurtulan çok az sayıda vaka bildirilmiştir. Ölüm özellikle solunum felci ile olur. Kuduz, şarbon ve tavuk kolerası gibi hastalıklar için aşıyı bulup tatbik eden kişi Pasteur'dür. 1882 senesinde ise mikroskopla dahi görülemeyen kuduz virüsünü keşfetti. Daha sonra kuduz mikrobu verilen tavşanın omuriliğinin kurutulmasından elde edilen maddeyi, kuduz aşısı olarak kullandı. Bu aşı ısırılan kişiye 21 gün tatbik edilir. Hastalığın kuluçka süresi sekiz günden iki yıla kadar değişebilir. Ortalama kırk gündür. Bu devrede kuduz aşısı veya anti serumu yapılırsa hastalık belirti vermeden önlenebilir. Aşının gayesi vücutta çabuk ve yüksek seviyede antikor hasıl edip virüsün nötralize edilmesidir. Klinik belirtiler çıktıktan sonra aşıdan fayda beklenemez. İnsanlara hastalığın bulaşmasında başlıca aracı olan köpekte ilk belirtiler, hayvan evcilse fark edilen huy değişmeleridir. Hayvan alışılmış hareketlerini yapmaz, garip davranışlar içine girer. Ot, tahta, kumaş vb. şeyleri yemeye çalışır, huysuz ve huzursuzdur, çeşitli hayallere dalar ve çevresine saldırır, devamlı koşar, ağzından salyası akar ve dört-beş gün içinde felçler gelişerek ölür.


Hastalığın gelişimi
İlk olay canlı virüsün deri veya mukozalardan vücuda girmesidir. Virüsü önce bu bölgedeki çizgili kas hücrelerinde çoğalır. Bunun ardından sinir uçlarından içeri giren virüs, sinir yolunu takip ederek merkezi sinir sistemine ulaşır. Tecrübi olarak kanda virüs bulunabileceği de gösterilmiştir. Ancak hastalığın teşekkülünde ve yayılmasında bunun pek önemi yoktur. Beyinde hemen sadece gri cevherde çoğalan virüs yeniden otonom sinirler yolu ile tükürük bezleri, böbrek üstü bezi, böbrek, akciğer, karaciğer, iskelet kasları, deri ve kalp gibi diğer organlara ulaşır. Virüsün özellikle tükürük bezine ulaşması hastalığın salya ile bulaşmasını sağlar. Kuluçka süresinin çok farklı olabilmesi vücuda giren virüs sayısına, girdiği yerin merkezi sinir sistemine uzaklığına, tutulan doku miktarına ve kişinin savunma mekanizmalarına bağlı gibi görünmektedir. Hastalığın merkezi sinir sistemine yerleşmesi ile burada kanlanma artar, sinir hücre çekirdekleri harap olmaya başlar ve bu kusurlu sinir hücreleri sahaya hücum eden savunma hücreleri tarafından ortadan kaldırılır. Bölgeye gelen iltihabi hücrelerin artışı ile bir beyin iltihabı meydana gelir. Zamanla klinik tablo da ağırlaşarak ilerler.

Belirtileri
Kuduz bir hayvan tarafından ısırılıp tedavi edilmeyen bir insanda ilk belirtiler kuluçka devri bittikten sonra 1 ila 4 gün sürebilir. Bu belirtiler; ateş, baş ağrısı, ısırık yerinde hassasiyet ve kaşıntı, kırgınlık, halsizlik, boğaz ağrısı, kas ağrıları, kolay yorulma, iştahsızlık, bulantı, kusma ve kuru öksürük olabilir. Duygusal devrede; içine kapanma, her şeyden alınma, gözlerde korku hissi, yüz mimiklerinde değişme, hatıralarla hırçınlaşma gözlenir. Daha sonra huzursuzluk, beş duyuya ait hayaller, kavgacılık, düşüncelerde garip değişmeler, kasılmalar, hava akımından, parlak ışıktan, yüksek sesten, su içmekten hatta görmekten korkma gelişir. Sudan korkmanın sebebi, yutkunma kaslarının şiddetli ağrı vermesidir. Salyasını yutamayan hastanın ağzı köpürür ve sonunda felçlerle ölür.

Teşhis
Hastanın klinik bulgu vermesi halinde hikayesinde kuduz yönünden şüpheli bir hayvan ısırığının bulunması teşhiste yardımcıdır. Ancak mühim olan hasta klinik bulgu vermeden risk altında olup olmadığının tesbit edilmesidir. Çünkü klinik bulguları takiben başlanan tedavinin başarılı olma ihtimali çok azdır. Teşhiste laboratuar bulguları: Komplikasyonlar olmadıkça kan kimyası normaldir. Kanda dolaşan beyaz küre (akyuvar) sayısı hafifçe artar. Ancak normalden (5-7 bin/mm³) 30 bin/mm³'e kadar herhangi bir değerde de olabilir. Her virüs enfeksiyonunda olduğu gibi kesin teşhis şu metodlarla konabilir:
İltihaplı doku ve sıvılardan (beyin, tükürük, beyin-omurilik sıvısı vb.) virüsün izole edilmesi ve gösterilmesi,
Aşısız kişide bir seri serum çalışması ile kuduz virüsüne karşı oluşmuş antikor miktarının dört kat arttığının gösterilmesi,
Virüs bulaşmış dokuda hassas bir metod olan Floresan Antikor Tekniği ile virüs antijeninin gösterilmesi.
Ölen veya öldürülen şüpheli hayvanın beyin dokusundan veya beyin biopsilerinden şu çalışmalar yapılabilir:
Beyin dokusu nümunelerinin fareye enjeksiyonu ile virüs üretme ve izole etme çalışması,
Floresan Antikor Tekniği ile virüs antijeninin gösterilmesi,
Işık veya elektron mikroskobu ile Negri cisimciklerinin aranması.

Tedavi
Tedavinin üç ana prensibi vardır:
Yara tedavisi: Kuduz şüphesi olan hayvan tarafından ısırılan yer hemen ilk fırsatta bol su ve sabunla veya tentürdiyot gibi alkollü dezenfektanlarla yıkanmalıdır. Çünkü kuduz virüsü sabun ve alkole hassastır. Bulunabilirse zefiran veya cetavlon gibi kimyevi dezenfektanlar da faydalıdır. Ayrıca tetanoz aşısı uygulanmalı ve tetanoz için antibiyotik (genel olarak penisilin) kullanılmasına başlanmalıdır.
Pasif bağışıklama: Kuduz antiserumları ile yapılır.
Aktif bağışıklama: Ölü kuduz virüsü aşıları ile yapılır.