F-16



F-16 Fighting Falcon (okunuşu Fayting Falkın, anlamı Savaşan Şahin) Amerikan yapımı çok amaçlı, tek motorlu av-bombardıman uçağı. F-16'lar en çok üretilen batı kökenli uçaktır. Şu ana kadar 4000 taneden fazla F-16 üretilmiştir. Dünyada 24 ordu tarafından kullanılmaktadır. F-16'lar artık Amerikan Ordusu için değil sadece ihracat için üretilmektedir. F-16 General Dynamics tarafından tasarlanıp üretilmiş, daha sonra şirketin havacılık bölümünün Lockheed(daha sonra başka bir birleşme sonucu Lockheed-Martin ismini almıştır) şirketine satılmasıyla bu şirket tarafından üretimine ve geliştirilmesine devam edilmiştir. Block olarak adlandırılan farklı versiyonları vardır. Her block farklı özellikler barındırmaktadır. İlk üretimi F-16A Block 10 olarak başlamıştır. Block 20, Block 30, Block 40, Block 50, Block 52, Block 60 olmak üzere 7 farklı versiyonu bulunmaktadır. Block 52/60 versiyonlarında glass-cockpit bulunmaktadır. Bu versiyonu diğerlerinden ayıran en temel özellik ise üst gövdeye monteli dahili yakıt tanklarıdır. Türk Hava Kuvvetleri tarafından F-104'lerin yerine ana muharebe uçağı olarak seçilmiş ve TAI tarafından montaj-üretimi yapılarak 1986 yılında Türk Hava Kuvvetleri envanterine girmişlerdir.Türk Hava Kuvvetleri tarafından halen Block 30/40/50 versiyonları kullanılmaktadır. Türk Hava Kuvvetleri'nin batıda 7, doğuda 4 olmak üzere 11 F-16 filosu bulunmaktadır.


Tasarım özellikleri

F-16 tek motorlu ve çok amaçlı taktiksel bir savaş uçağıdır. M61 Vulcan (Vulkan) topuna sahiptir ayrıca havadan-havaya füzelere sahiptir. Ayrıca yer hedefleri için bomba ve havadan-yere füzelerde yüklenebilir.

F-16'lar Türkiye tarafından da aktif olarak kullanılmaktadır. Avrupa Ülkeleri içinde en çok F-16 Türkiye'de kullanılmaktadır. 2006 yılı itibarı ile Türk Hava Kuvvetleri'nin elinde 217 tane F-16 vardır.Bu uçakların 117 tanesi ve opsiyona bağlanmış diğerleri ABD tarafından modernizasyona tabi tutulacaktır. Türkiye, ABD ve İsrail'den sonra en çok F-16'ya sahip ülkedir. Avrupa da ise F-16 yı en çok hollanda kraliyet hava kuvvetleri HKAF kullanmaktadır.

UÇAK HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Çok amaçlı kullanılan bir hafif taarruz-avcı uçağı olan F-16 Savaşan Şahin, yüksek manevra yeteneği ile havadan-havaya saldırı ve savunma, havadan yere saldırı görevlerinde kullanılan tam bir "savaş makinesi"dir. Orjinal F-16 gündüz görev yapabilen hafif avcı uçağı olarak tasarlanmışken, gelişen teknoloji ile beraber havadan-karaya görevler eklenmesiyle çok maksatlı avcı uçağına dönüşmüştür.İlk dizayn edildiğinde eksikliğini çektiği yetersiz elektronik sistemler teknolojinin gelişmesiyle yeterli düzeye çekilmiştir. 3. nesil bir savaş uçağı olan F-16 Savaşan Şahin, diğer süpersonik rakipleri ile karşılaştırıldığında oldukça mütevazi bir makinedir. 14.8 m uzunluğunda, 9.8 m kanat genişliğinde ve 4.8 m yüksekliğindedir. 8.316 kg ile öncülü F-15'in neredeyse yarısı ağırlığındadır. Süpersonik rakipleri kadar uzağa ya da yükseğe uçamaz. Ama savaş ortamında F-16 fizik kurallarını alt üst eder. Tek motoru olmasına karşın saatte 2124 km hızla uçabilir. Afterburner ile ses hızının iki katını geçebilir. Tasarımı düşük hızlarda bile inanılmaz manevralar yapmasını sağlar. Enerjisini azaltıp yeniden kazanması sadece bir an sürer ve hafifliğine karşın yerçekimine dokuz kat daha dayanıklıdır. Her türlü hava koşullarında hedef tespit edebilir, alçak irtifada uçan uçakları dahi avlayabilir. Helikopter avında mükemmeldir. Havadan-karaya görevlerde ise bir depoyla 860 km'den fazla uçup silahlarını yüksek bir hassasiyetle sevk edebilmekte, kendini düşman avcı uçaklarına karşı koruyabilmekte ve ilk kalkış noktasına geri dönebilmektedir. F-16'nın popülaritesini sağlayan iki ana unsur yüksek aerodinamiği ve yakın muharebedeki inanılmaz çevikliğidir. Savaşan Şahinler bugüne kadar diğer uçaklarla girdikleri 71 gerçek hava muharebesinde 71-0 gibi modern jetler arasında rekor kabul edilen bir sayıya ulaşmıştır. Uçak, biri gövde altında, altısı kanat altlarında, ve ikisi de kanat uçlarında olmak üzere toplam 9 adet dış yük taşıma noktasında çok sayıda füze, roket ve bomba taşıyabilmektedir. Havadan-havaya saldırılarda AIM-9 Sidewinder, AIM-120 Amraam, AIM-7 Sparrow, Sky Flash, Python 3-4-5, IRIS-Tve Magic R.550; havadan-karaya saldırılarda AGM-65 Maverick, AGM-88 Harm, AGM-45 Shrike, AGM-142 Popeye II, Spice, AGM-158 JASSM, AS-30L, Mk-20 Rockeye ve demet serisi bombalarla havadan-suya saldırılarda AGM-119A Penguin ve AGM-84 HARPOON füzelerini kullanabilir. F-16 it dalaşlarında da oldukça etkili ve caydırıcıdır. 20 mmlik M-61A1 Vulcan makinalı topu uçağın standart silahlarındandır.

F-16'nın hikayesi 1970'li yılların başına kadar iniyor. O yıllara kadar savaş uçakları için büyüklük ve çift motor vazgeçilmezler arasında yer alıyordu. Amerika'nın gelecek nesil uçağı seçilen F-16 küçük yapısı, mükemmel manevra kabiliyeti ve tek motoruyla bu tabuları yıktı. Ekonomik oluşunun yanı sıra başka uç aklara gerek kalmadan her türlü görevi yapabilmesiyle yani çok rollü olmasıyla askeri havacılığa 'Tek uçak-tek hava kuvveti' kavramını getirdi. Kokpitteki side-stick yani diğer uçakların aksine yanda bulunan lövye ile ondan sonra üretilecek sivil uçaklar için ilham kaynağı oldu. ABD, Hollanda, Belçika, Türkiye ve Güney Kore'deki fabrikalarda bugüne kadar yaklaşık 4226 F-16 üretilmiş olup uçaklar halen 20 ülkenin hava kuvvetlerinde görev yapmaktadır. Ayrıca 4 ülke de sipariş vermiş bulunmaktadır.

F-16 Fighting Falcon, fly-by-wire sisteminin kullanıldığı ilk savaş uçağıdır. Eski uçaklarda pilot aerodinamik kontrol yüzeylerine hidrolik ile hükmederken, F-16'daki fly-by-wire (kablo ile uçuş) sistemi ile de lövye hareketleri çok basit olmakta ve lövyenin hareketine göre flaplar, eleronlar ve dümenler gibi aerodinamik kontrol yüzeylerinden sorumlu olan motorlara elektrik uyarıları gönderilmekte ve uçağın hareketleri bu şekilde yönlendirilmektedir. Ayrıca F-16'dan önceki avcı uçaklarda lövye pilotun önünde iken ilk defa F-16'da pilotun sağına alınmış, bu da uzun uçuşlar sırasında pilotun kolunun daha az yorulmasını sağlamıştır.

Yerini aldığı uçaklarla kıyaslandığında F-16'nın bu uçaklardan en az iki kat fazla menzile sahip olduğu görülmektedir. Yüksek itiş gücü/ağırlık oranı ve düşük kanat yük oranı sayesinde uçak büyük bir manevra kabiliyeti de elde etmektedir. Falconlar çoğu insan bünyesinin dayanamayacağı bir atikliğe ve manevra kabiliyetine sahiptir. Aerodinamiği ve diğer Fighterlara oranla ufak olan bünyesine karşın hemen hemen aynı motor gücüne sahip olması, bu uçağın kontrolü zor kategorisine girmesine sebep vermiştir. F-16'yı uçurmak zor değildir, zor olan onun içinde savaşmaktır. F-16'nın bubble (köpük) veya yağmur damlasını andıran kanopi yapısı pilota çok geniş bir görüş açısı sağlamaktadır. Bu açıdan dünyanın en başarılı kokpit dizaynı olduğu söylennebilir. Uçak, yapı itibarıyla uçak yüzde 78.4 alüminyum, yüzde 11 çelik, yüzde 3.3 kompozit maddeler, yüzde 0.5 titanyum ve yüzde 6.8 başka maddelerden oluşmuştur. Bu sağlam yapı sayesinde F-16 tam iç yakıt yükü ile 9 g yüküne dayanabilmektedir. Bu rakam pek çok avcı uçağında yüzde 70'lik iç yakıt taşırken bile 7 g'yi aşamamaktadır.

F-16'ın önemli özelliklerinden biri de oldukça ekonomik düzeyde yakıt harcamasıdır. JP-8 yakıtı kullanan Falconlar, aynı görev uçuşu sırasında F-4 Phantom'un harcadığı yakıtın sadece yarısını harcamakta, F-104 Starfighter ile kıyaslandığında da yüzde 17 daha az yakıt harcamaktadır. JP-8 jet yakıtı koyu renklidir ve yakıt gazyağına benzemektedir. Kolay kolay tutuşmamakla birlikte tutuştuğunda da kolay sönmemektedir. JP sınıfı tüm askeri yakıtlar ülkemizde üretilmektedir.

TARİHÇE

Şimdiye kadar yapılan hiçbir savaş uçağı F-16 Fighting Falcon kadar çok görevli olmamıştır. Üçüncü nesil Migleri kolayca atlatacak kadar mükemmel bir manevra kabiliyeti ve sürate sahip olan F-16, oldukça ağır silah yükü ile uzun menzilli uçuşlar yapabilmektedir ve Batılı ülkelerin hava güçlerinde 1980'ler ve 1990'lar da filoların temel savaş uçaklarından biri olmuştur. Modern savaş uçağı dizaynında "hafif uçak" deyimi ilk kez kısıtlı performans anlamına gelmemekte ve Fighting Falcon, küçük, hafif ve maliyeti düşük uçak kavramının savunucularının bir zaferi olarak ortaya çıkmaktadır.

1940'ların sonunda etkin bir savaş uçağı olan F-86'dan sonra Amerikalı savaş uçağı dizayncıları gelişen teknolojiden de yararlanarak daha mükemmel uçaklar yapımını düşünmeye yeni pahalı dizaynlar geliştirmeye başladılar. Uçaklar büyüdükçe savaş yeteneği artıyor fakat maliyetleri de yükseliyordu. P-51 Mustang ile F-15 Eagle'a kadar yapılan her savaş uçağı kendisinden bir önceki uçaktan yaklaşık 2-4 kat pahalıya mal oluyor ve yapılan uçak sayısı da düşüyordu.

Kore Savaşının deneyimleri ışığında bu felsefe kısa bir süre için değişir gibi oldu. F-104'ün sonu da Sovyetlerin Mig-21 Fishbed'ine benzeyebilirdi fakat bu uçak kendisinden önce yapılmış F-100 gibi bir süre sonra av uçağı değil de Taarruz uçağı olarak görev yapmaya başladı. Uçağın ilk modelleri kısa bir süre Vietnam'da kullanıldı, fakat ABD Hava Kuvvetleri Kuzey Vietnam'ın elinde bulunan manevra yeteneği yüksek ve ve hafif Mig'lere karşı ağır ve maliyeti çok yüksek F-4 Phantom'ları çıkarmak zorundaydı. Aslında Phantom ABD Deniz Kuvvetlerine tüm hava koşullarında önleme uçağı olarak geliştirilmişti. Sonradan eklenen kanat slatları ve 20 mm top uçağın savaş yeteneğini bir av uçağı olarak arttırdı fakat uçağın ana yapılış felsefesi hava muharebesi için değildi ama Vietnam'da her zaman it dalaşına girmek gerekiyordu.

VİETNAM DENEYİMİ

Kuzey Vietnam'da Amerikan pilotları Kore Savaşındaki kadar başarılı olamıyordu. Kore'deki düşman uçağı düşürme oranı olan 10:1 Vietnam'da 3:1'e kadar düşmüştü. Amerikalıların aksini iddia etmelerine rağmen bazı hava muharebelerinde Vietnam Mig'leri daha başarılı olmaktaydılar.

Sorunun bir bölümü eğitim programlarından kaynaklanmaktaydı, pilotların eğitiminde it dalaşına gereken önem verilmiyordu. Amerikalılara göre modern hava savaşlarında it dalaşının pek yeri yoktu. Yüksek süratli jet avcı uçakları ve süpersonik avların ortaya çıkması ile it dalaşının önemi daha da azaldı. Uzmanlar uçakların çok süratli olduklarından bahisle bir hava muharebesinde pilotların düşman uçağına ateş edecek zamanı pek bulamayacaklarını belirtiyordu.

Geleceğin hava muharebelerinde savaş paterni havadan-havaya füzeler olacaktı. Fakat Kore, Süveyş ve Pakistan-Hindistan semalarında bu kuramın yanlış olduğu belirlendi. Vietnam tecrübesinden sonra da ABD bu kuramı terk etti.

ABD Hava Kuvvetleri daha 1965 yılında yeni yüksek performanslı avcı uçakları kavramını formüle etmeye başlamıştı. 27.000 kg ağırlığındaki Deneysel Av (FX) olarak tanımlanan önleme/hava üstünlüğü avcı uçağı ile hafif ve İleri Gündüz Avcı Uçağı (ADF) olarak tanımlanan uçak bu tür projelerdendi. FX iki motoru ve değişken kanatları ile F-4 Phantom'dan daha ağır, ADF ise 11.000 kg ağırlığı, daha üstün güç/ağırlık oranı ve kanat yükü ile Mig-21'lerden %25 daha iyi performansa sahip olacaktı.

1960'ların ortalarında Sovyetlerin Mig-25 Foxbat'larının ortaya çıkması ile ABD Hava Kuvvetlerinin gelecek konusundaki planlarında bir duraklama meydana geldi. ABD'nin elinde sadece bir kaç adet 3 Mach süratinde YF-12 deney uçağı varken ve bu tür bir uçağın yapımı henüz planlanmamışken Sovyetlerin ve Varşova Patkı hava kuvvetlerinin Mach 3 süratinde savaş uçakları ile donatılmaları büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. F-108 Rapier önleme uçağının geliştirilmesi 1950'lerin sonunda başlamış fakat 3 Mach süratindeki bu uçağın yapım programı 1959 Eylülünde iki prototipin uçuşa başlayacağı tarihten 18 ay önce iptal edilmişti.

Foxbat'ın Mach 3 süratinde bir uçak oluşu ABD Hava Kuvvetlerinin av uçağı yapımı planlarında yön değişimine neden oldu. Artık amaç Sovyetlerin eski Mig-21 ve yeni Mig-25 uçaklarına benzer yüksek sürat ve performansa sahip uzun menzilli füzeler taşıyabilecek bir savaş uçağı dizaynı geliştirmekti.

Fakat ADF'e benzer hafif avcı uçağı kavramı da iptal edilmemişti. Hafif av uçağı kavramını canlı tutmaya çalışan iki kişiden biri eski uçuş öğretmeni Binbaşı John Boyd, diğeri de Savunma Bakanlığında sistem analizcisi olan bir sivil, Pierre Sprey idi. Boyd, "Manevra yeteneğinin bir enerji sorunu olduğunu varsayalım" diyordu, "Bir uçağa manevra yaptırırken enerjiye gereksinim duyulur; irtifa, sürat veya her ikisini de kazanırken enerji kaybedersiniz. Normal olarak bir dönüşte enerji kaybedilir. Bu durumda sürtünme yani havanın aerodinamik direnci motorun itiş gücünü aşar ve bu noktada siz bir negatif enerji oranına sahipsinizdir. Bu negatif oran irtifa sürat ya da her ikisinin birleşiminden çıkmak zorundadır. Öyle bir noktaya erişirsiniz ki, afterburner bile kullansanız havanın direnci itiş gücünden büyüktür. Bu da negatif bir sektöre sahip olmanız demektir. Net hava direncini süratle çarparsanız ne kadar enerjiye sahip olmanız gerektiği ortaya çıkar."

Boyd, önceleri bu basit fikrin yeni bir av performansına bakış olduğuna inanamadı. Sonra gerçeği kabul edince aerodinamik ve motor güçlerinin daha iyi bir uçak yapımı için nasıl birleştirilebileceğini düşündü. Doğru bir güç/ağırlık oranı, manevra yeteneği yüksek bir uçak yapımını gerçekleştirebilecekti.Boyd'un kuramı, FX'in (Deneysel Av Uçağı) daha önce yapılan uçaklardan daha iyi bir güç/ağırlık oranına gereksinim göstereceğini ortaya çıkardı. Bunun sonucu yapılan F-100 motoru sadece F-15 uçağına güç vermekle kalmadı, aynı zamanda yüksek performanslı ve tek motorlu bir uçağın da geliştirilebileceğini gösterdi.

1960'ların sonuna doğru Boyd ve Sprey, F-XX olarak tanımlanan bir hava üstünlüğü dizaynı geliştirdiler. Sonradan ağırlığı 17.000 lb'ye düşürülen bu hafif uçak kavramı bazı uzmanlarca benimsenmedi.

Amerikan Hava Kuvvetleri Vietnem Savaşından alınan derslerle Ocak 1972'de Amerikan uçak üreticilerinden LFP (Ligthweigth Figther Program - Hafif Avcı Programı) dahilinde mutlak bir hava üstünlük savaşçısını ortaya çıkaracak spefikasyonları talep etti. Yapılan değerlendirmeler sonucundan General Dynamics ve Northrop firmalarından hiç bir üretim taahhüdü içermeksizin prototip yapmaları istendi. Her iki firma bir kaç belirlenmiş performans kriterleri dışında tasarım konusunda serbest bırakıldı. Uzun çalışmalar ve tartışmalar sonucunda Northrop, klasik aerodinamik kurallarını alt üst eden ve iki motor kullanan YF-17'yi -bugün kullanılan F/A-18 Hornet'ın ilk spefikasyonu- sunarken buna karşı General Dynamics daha derli toplu, güç ve çevikliği ön plana çıkaran, tek motorlu YF-16'yı ortaya koydu. İki adet deneysel YF-16 prototip yapımı ve uçurulması için General Dynamics'e 38 milyon dolar, yine aynı amaçla Northrop'a 39 milyon dolar verildi ve kontratlar imzalandı.Aynı zamanda bu tip uçakların motor yapımı için Pratt & Whitney (F-100 turbofan) ve General Electric (YF101 motoru) firmaları ile de anlaşma yapıldı.

PROTOTİP DİZAYN

YF-16'nın dizayn amacı minimum aviyoniklerle küçük bir uçağın üssünden yaklaşık 500 dz mili (926 km) uzakta seri manevra yeteneğine sahip olarak görev yapabilmesiydi. Uçağın küçük olması hem dizaynını kolaylaştırıyor hem de bir dizi avantajlar getiriyordu.Güç/ağırlık oranı arttırılıyor, hava direnci azaltılıyordu.
General Dynamics dizayncıları bu yeni yapım planları üzerinde oldukça uzun süre çalıştılar, kanatların delta olup olmaması konusundaki tartışmalar uzun süre sürdü. YF-16'nın kanatlarına, hücum ve firar kenarlarına, hücum açısının ve Mach'ın değişmesi esasında kanadın uyumunu sağlayacak flaplar takılmasına karar verildi. Flap pozisyonları, uçuş kontrol sistemi tarafından otomatik olarak ayarlanıyordu.

DİZAYN BENZERLİKLERİ

General Dynamics ve Northrop dizaynları ilk bakışta çok farklı görünümlere sahip olmalarına rağmen, rakip dizayncılar her iki uçağın kanat-gövde birleşme hatlarını uzatmışlardı. Bunun nedeni de, perdövites noktasının ötesinde bile yani yüksek hücum açılarında kanat üzerindeki hava akımının düzenini muhafaza etmekti.
YF-16 dizaynındaki diğer bir ileri teknoloji alanı da kanatların gövdeye çok yaygın bir biçimde birleşmeleriydi. YF-16'nın ağırlık merkezi manevra yeteneğini arttırmak ve uzunlamasına dengeyi azaltmak için oldukça geriye kaydırılmıştı. General Dynamics dizayn ekibi uçuş karakteristiklerini daha da geliştirmek amacı ile pilotun kumandalarını uçağın kontrol düzeylerine iletecek bir fly-by-wire (bilgisayarlı uçuş kontrol sistemi) sistemini uçağa yerleştirmişlerdi.

İLK UÇUŞLAR

YF-16 av uçağının ilk prototipi 13 Aralık 1973 günü Fort Worth tesislerinde tamamlandı ve ilk deney uçuşu 20 Ocak 1974'de Edwards Hava Üssünde yapıldı. Kalkış sırasında beklenmeyen bir yatış görüldü fakat test pilotu Phil Oestricher uçağı pistten kesip altı dakikalık kısa bir uçuştan sonra uçağı mükemmel bir inişle hangar önüne getirdi. Daha sonra yapılan araştırma kalkış sırasındaki yatışın otomatik uçuş kontrol sistemi nedeni ile pilot tarafından oluşturulduğunu ortaya çıkardı ve gerekli düzeltmeler yapıldı.İlk resmi tecrübe uçuşu 2 Şubat 1974 günü yapıldı. Test pilotu Oestricher, bu kez iniş takımlarını almadan 15.000 feete (4.500 m) tırmandı ve sonrasında iniş takımlarını alıp sürati 300-350 knot (denizmili/saat)'a çıkararak 2-3 g'lik dönüşler yaptı. Bu test uçuşu 90 dakika sürmüştü. Üç gün sonra yapılan uçuşta süpersonik hız denendi ve pilot sürati 1.2 Mach'e çıkarıp beş dakika bu süratle uçtu. Aynı uçuşta 4 g'lik manevralar da denendi.

Mayıs 1974'te ikinci prototip de programa katıldı fakat F-100 motorunun yakıt kontrol valfında meydana gelen bir arıza nedeniyle test uçuşlarına bir süre ara verildi.YF-16 ve rakibi YF-17'nin test uçuşları 1974 yılı süresince devam ettiğinde ABD Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri pilotları da değerlendirmelerini sürüyordu. 1975 yılı başlarında LFP projesi tamamlandığında YF-16 ve YF-17 prototiplerinin performansları çok iyiydi ve her ikisi de hizmete uygun görüldü. Ama LFP'de tek kazanan olmalıydı ve USAF Sekreteri John McLucas 13 Ocak 1975 tarihinde YF-16'nın süpersonik süratlerde, sürat artışında, menzilde ve dönüşlerde rakibinde üstün olduğunu ve projeyi kazandığını, F-16 A/B adıyla toplam 15 adetlik ilk siparişin verildiğini duyurdu.

İlk aşamada 11 adet tek kişilik ve 4 adet de çift kişilk uçak yapımı kararlaştırıldı. Yapılacak bu uçakların burunları 7 inç (17.8 cm) buraya küçük bir arama radarı monte edilecekti. YF-16'nın seçimi filolarındaki F-104 Starfighter'ları YF-17 ile değiştirmeyi düşünen Belçika, Danimarka, Hollanda, Norveç gibi NATO ülkelerinde de tartışmaları sona erdirmiştir.

ABD DENİZ KUVVETLERİNİN ve NATO ÜLKELERİNİN İLGİSİ

YF-16, Deniz Kuvvetlerindeki F-4 Phantom ile A-7 Corsair uçaklarına da rakip olarak görülüyor ve bunların yerini alacak bir uçak geliştirmeyi düşünen Deniz Kuvvetlerinin ilgisini çekiyordu. ABD Hava Kuvvetlerini 650, Deniz Kuvvetlerinin de 800 uçak sipariş vermeyi düşündükleri günlerde, 1974 Mayıs ayında 4 NATO ülkesi ABD'ye bir delegasyon göndererek bu hafif avcı uçağının yapımı konusunda görüştüler.F-16'nın 4 NATO ülkesi tarafından da benimsendiği 7 Haziran 1975'de açıklandı.

TÜRK HAVA KUVVETLERİNDE F-16 SAVAŞAN ŞAHİNLERİN TARİHÇESİ

Türk Hava Kuvvetleri sahip olduğu 240 adet F-16 ile Avrupa'da birinci, dünyada ABD ve İsrail'den sonra en çok F-16 savaş uçağı olan üçüncü ülkedir.

1983 yılında dönemin Türk Hükümeti, Türk Hava Kuvvetlerinin ihtiyacını karşılamak için 160 adet savaş uçağı alacağını uçak üreticisi şirketlere bildirdi. F-104 Starfighter ve F-5 Freedom Fighter uçaklarını değiştirmeyi amaçlayan bu ihalenin şartlarından en önemlisi alınacak uçakların Türkiye'de üretilecek olmasıydı. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Amerikalı General Dynamics şirketinin teklifi kabul edildi ve ihaleyi kazanan uçağın F-16 olduğu açıklandı. Proje kapsamında 132 adet tek kişilik (C modeli), 24 adet iki kişilik (D modeli) F-16 uçağı imal edilmesi ve geri kalan 4 uçak ise o zamanki ismiyle General Dynamics şimdiki Lockheed Martin'in Forth-Worth tesislerinde üretilip Türkiye'ye getirilmesi kararlaştırıldı.

ABD'nin Foreign Military Sales (FMS) programı dahilinde gerçekleşen bu projeye şehit olan Pilot Binbaşı Okan Öncel'in anısına Öncel Barışı (Peace Onyx) adı verildi. Hızla çalışmalar başladı. Öncelikle 15 Mayıs 1985'de Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TAI-Turkish Aerospace Industry) kuruldu. Uçağın gövdesi Ankara eski ismiyle Mürted, yeni ismiyle Akıncı'da, motorlar ise Eskişehir'de kurulan TEI'de (Turkish Engine Industry-Türk Motor Sanayi) üretilecekti. 1987 yılında her iki fabrika da tamamlanarak üretim çalışmalarına geçildi.

Türkiye için ABD'de üretilen ilk iki F-16D Mart 1987'de ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Yapılan testler sonucunda Temmuz 1987'de Forth-Worth tesislerinde düzenlenen bir tören ile Türkiye resmen ilk F-16D savaş uçağını teslim aldı. Amerika'da öğretmenlik eğitimi alan Türk pilotlar tarafından üretimi tamamlanan dört uçak Kasım 1987'de ülkemize getirildi. 20 Kasım 1987'de Türkiye'de yapılan ilk F-16 savaş uçağı (#86-0068) TAI test pilotu Şener Koltuk idaresinde ilk resmi uçuşunu gerçekleştirdi ve böylelikle F-16'lar Türk Hava Kuvvetlerinde hizmete girmiş oldu.

TAI ve TEI'de ilk üretimde tesisler tam anlamıyla tamamlanamadığı için yerli üretim düzeyi düşüktü. Ancak tam kapasiteye kavuşulmasıyla birlikte yerli üretim düzeyi yükseldi ve gövde üretim oranı yüzde 70'e ulaştı. İmalatın ikinci yılında ayda iki uçaklık kapasiteye erişildi. Bu arada teslim edilen ilk F-16'larla Ankara 4'üncü Ana Jet Üs Komutanlığı'nda eğitim verilmesi için Öncel Filo kuruldu.

Uçakların sayısı arttıkça Mürted Ana Jet Üssündeki 141. ve 142. filolar da F-16'larla modernize edildi. Aynı zamanda Blok 30 standartlarında devam eden üretimin daha modern olan Blok 40 standartlarına çıkarılması kararlaştırıldı ve 44. uçaktan (#88-0033) itibaren fabrikasyon F-16C/D Blok 40 olarak devam etti. Blok 40 seviyesindeki bu uçaklar TEI'de lisans altında üretilmiş General Electric F110-GE-100 motorları, GPS navigasyon sistemi, APG-68(V) radarı, otomatik arazi-takip radarı, dijital Mürted 4. Ana Jet Üssündeki görev değişimini Bandırma, Balıkesir ve Diyarbakır'daki filolar izledi. Bu üslerde görev yapan emektar F-104 Starfigther uçakları hizmetten çıkartıldı. Öncel I kapsamındaki son 20 uçak Nisan 1994'te Diyarbakır'da konuşlu 181. Filodaki F-104G Starfighter'lar ile görev değişimi yaptı ve Öncel I projesi başarıyla sona ermiş oldu.

1993 yılında ise ilginç bir gelişme yaşandı. Amerika ve Mısır arasında imzalanan anlaşma doğrultusunda 46 adet uçağın Vektör IV barışı çerçevesinde TAI tarafından imal edilerek Mısır Hava Kuvvetlerine verilmesi kararlaştırıldı. 1995'de başlayan bu teslimat 1996'da sona erdi.

Bandırma'da konuşlu bulunan 161. Filodaki F-16 uçaklarına Şubat 1994'te LANTIRN podları takılmaya başladı. Lantirn podu, F-16 uçaklarına gece alçak irtifadan görerek seyrüsefer ve harekat kabiliyeti kazandıran oldukça önemli bir sistemdir. Ön gövde altına yerleştirilen LANTIRN sistemi iki ayrı podtan oluşmakta. Sistemlerden biri lazer ile hedefleme, diğeri de pilota gece görüşü sunar. LANTIRN sayesinde pilotlar gece metreyle bile sayılamayacak hassaslıkta nokta atışı yapabilirr. Bu sistem ABD dışında ilk defa 161. Yarasa Filo F-16'larına entegre edilmiştir. Şubat 1994'te başlayan bu proje 1996'da tamamlandı. Daha sonra Diyarbakır'daki 181. Filoya da LANTIRN modernizasyonu yapıldı.

I. Körfez Savaşı'nın ardından Mart 1992'de bölge ülkelerinin zararların karşılanması için Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE'nin oluşturduğu kaynakla Türkiye 40 uçaklık yeni bir F-16 üretim paketi konusunda ABD ile anlaşmaya vardı. Öncel Barışı II olarak adlandırılan bu proje ile üretilecek uçak sayısı daha sonra 40'tan 80'e çıkarıldı. İlk projede ilk 44 uçak Blok 30, daha sonrakiler ise Blok 40 modeli üretilmişti. Öncel II'de tüm uçaklar yeni nesil Blok 50 özelliği taşıyacaktı. APG-68(V5) radar, AN/ALR-56M Radar Warning Receiver, Ring Laser INS, Gelişmiş Veri kaydetme ve İletim Sistemleri, AGM-88 anti-radar füzesi fırlatabilme yeteneklerine kavuşuldu fakat bu uçakların Elektronik Muharebe Kitlerinin teslimatı gerçekleştirilmedi. Bu projede ilk defa Amerika dışında F-16'nın ön gövdesinin imal edilmesi, gövdenin ön doldurma işlemleri ve flaperon imalatı ile gövdede yerli üretim oranı yüzde 80'e çıkarıldı26 Eylül 1995'de Öncel II üretimi başladı ve ilk F-16C Blok 50, 19 Temmuz 1996'da Türk Hava Kuvvetleri'ne teslim edildi. Diyarbakır'daki 182. Filoda görev yapan CF-104 uçakları teslim alınan bu ilk Blok 50 F-16'larla modernize edilmeye başlandı. Daha sonra Balıkesir ve Merzifon'daki filolar F-16C/D Blok 50'lerle modernize edildi ve 12 Kasım 2000'de son uçağın TuAF'a katılmasıyla Öncel Barışı II projesi de başarıyla tamamlanmış oldu.

Toplam 276 adetlik F-16 üretimi sırasında TAI yüksek bir kalite oranı yakaladı. 12 yıllık imalatta 29 sıfır hata, 3 adette mükemmel uçak yapıldı. Sıfır hata, uçağın Türk Hava Kuvvetleri'ne teslimi sırasında kontrollerinde hiç hata bulunmaması, mükemmel uçak ise TAI, Türk ve Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından yapılan uçuşlarda hiç hata bulunmaması anlamına geliyor. İmalat bandından yeni çıkmış uçakla iki adet test uçuşu yapılıyor. Bu uçuşlar sırasında tüm sistemler tek tek deneniyor. Test pilotu Şener Koltuk'un uçuşundan sonra TAI anlaşma gereği uçağı Amerikan Hükümeti'ne satıyor. Teslimat içinde Amerikalı test pilotu da F-16 ile uçuyor. Amerikan hükümeti de uçağı Türkiye'ye satıyor. Hava Kuvvetleri pilotları da uçağı kontrol ederek teslim alıyor. Test uçuşları sırasında tüm veriler karşılaştırılıyor. Buna göre sıfır hata veya mükemmel uçak nitelendirilmesi yapılıyor. Şu ana kadar üretilen 4000'in üzerinde uçaktan sadece 9'unun mükemmel uçak olduğu göz önüne alındığında TAI'nin imalat kalitesinin ne kadar yüksek olduğu ortaya çıkıyor.

TAI'nin F-16 projesiyle ilgili çalışmaları sadece üretimle sınırlı kalmadı. F-16'lar için modernizasyon, modifikasyon ve sistem entegrasyonları ve satış sonrası hizmetler de verildi. Bu tip yan programlarda TAI tarafından Türk Hava Kuvvetleri'nin 148 adet F-16 uçağına elektronik harp sistemleri takıldı. F-16'larda ayrıca Türkiye'de Aselsan, Mikes, Havelsan tarafından üretilen, özel sistemler de bulunuyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biri olan ve 1987'de başlayan F-16 üretimi 12 Kasım 2000'de TAI tarafından son Savaşan Şahinin de Türk Hava Kuvvetleri'ne teslim edilmesiyle sona erdi. Rahmetli Turgut Özal'ın büyük gayretleri ile ortaya konan Savaşan Şahin projesi Türkiye'ye 240 F-16 uçağının yanı sıra kendi tasarımlarını yapan, Boeing ve Airbus gibi dünya devlerine parça üreten TAI ile büyük motor imalatçılarına parçalar imal eden ve kalite ödülleri alan TEI gibi tesisleri kazandırdı.

VERSİYONLAR

YF-16 : LWF programı için tasarlanan ilk prototip. İlk uçuşunu 20 Ocak 1974’de gerçekleştirdi. İki adet üretildi.
F-16A FSD : FSD (Full Scale Development) için geliştirilen tek kişilik test modeli.
F-16B FSD : Tek kişilik F-16A’nın FSD için çift kişiliğe dönüştürülüş hali. Tandem kokpitin varlığı motora 1500 Ib kaybettirmiştir. Buna karşın mücadele yetenekleri aynen muhafaza edilmiştir. F-16A ve F-16B FSD 8 adet üretilmiştir. Test amaçlıdırlar.
F-16A/B Blok 1 : İlk fabrikasyon üretimin başladığı versiyondur. YF-16 ve F-16 FSD’lerin hemen ardından 1978-1981 yılları arasında 21 F-16A ve 22 F-16B Blok-1 üretilmiştir. Blok-1 F-16’ların büyük kısmı 1982’de Pacer Loft programıyla Blok-10 standartlarına çıkartılmıştır.
F-16A/B Blok 5 : Tasfiye edilen üretim versiyonudur. 1978-1979 yıllarında yapılan toplam 197 Blok-5 F-16A/B 1982’de Pacer Loft programı ile Blok-10 standartlarına yükseltildi. Blok-5’lerdeki gri radomlar sonraki F-16’larda standart oldu.
F-16A/B MLU : NATO ülkeleri F-16'ları için hazırlanmış gelişim programıdır (Mid-Life Upgrade). Blok 15 seviyesindeki ABD, Hollanda, Belçika, Danimarka ve Norveç uçakları modernize edilmiş, kokpit donanımları Blok 50 seviyesine yükseltilmiş, APG-66(V2A) radarı eklenmiş, FLIR kapasitesine erişilmiş ve AIM-120 AMRAAM kabiliyeti eklenmiştir.
F-16A/B Blok 20 : 1990'lı yılların ortalarnda, F-16 A/B üretimi çoktan sona ermesine rağmen Tayvan için özel olarak üretilmiş versiyondur. F-16 MLU'nun fabrikasyon hali denilebilir. Aviyonikleri ve kokpit donanımı Blok-15 MLU 'ya oldukça benzemektedir ve uçaklar Blok 50 seviyesine yakındır. Westinghouse AN/APG-66 (V) radarı ve F-100-PW-220 turbofan motor vardır.
RF-16A : Keşif görevleri yapan RF-4C Phantom filosunu değiştirmek isteyen ABD Hava Kuvvetleri tarafından 1988'de General Dynamics'e sipariş edilen bir kaç F-16'dır. Bu uçaklar ATARS (Advanced Tactical Air Reconnaissance System) taktik keşif poduna sahiptir, elektro-optik videoteyp sistemi dijital datalink ile yer merkezine anlık keşif raporları gönderebilirler. ABD ve Hollanda Hava Kuvvetlerinde uçuşa devam etmektedir.
F-16/79 : Bir adet F-16B’ye F4 Phantom II motoru olan J79 takılmış ihracat versiyonu olarak düşünülmüştür. 29 Ekim 1980'de ilk uçuşunu gerçekleştirmiştir. J 79-GE-17X motorunun uçağın performansını düşürmesi nedeniyle sonradan vazgeçilmiştir.
F-16 CCV : İlk YF-16 ‘ın yeniden geliştirilerek çift kanard (buruna monteli küçük kanatçık) eklenmesiyle oluşan versiyon. Açılımı "Control Configured Vehicle" şeklindedir.
F-16XL : Delta kanatlarıyla F-16'nın özel bir versiyonudur. Menzili, hızı ve silah yükü geliştirilmiştir. Yeni üçgen-delta kanatlara sahiptir. Böylece toplam silah kapasitesi artmıştır. NASA tarafından kabul görmesine karşın F-15E'ye karşı üretim programını kaybedince seri üretime geçilmemiştir.
F-16C/D Blok 25 : AMRAAM taşıma yeteneği kazandırılmış, gece ve her türlü hava koşulunda görev ve havadan karaya saldırı kapasitesi arttıtılmıştır. Radar geliştirilmiş, Westinghouse ( şuan Northrop Grumman) AN/APG-68 radarı takılmıştır. Uçağın menzili genişletilmiş, daha iyi sonuç ve daha fazla operasyon modu kabiliyeti kazandırılmıştır.
F-16C/D Blok 30/32 : İki yeni motor eklenmiştir. Blok 30'lar General Electric F-110-GE-100 jet motoru taşırken, Blok 32'ler Pratt & Whitney F100-PW-220 motoru taşırlar. Blok 30/32'ler de AGM-45 Shrike, AGM-88 HARM ve AGM-65 Maverick atma kabiliyetine ulaşılmıştır.
F-16N : F-16C Blok 30’un US Navy-Amerikan donanması için tasarlanmış şeklidir. Uçak gemilerinden kalkacak şekilde dizayn edilmiştir. Sistemler basitleştirilmiş, APG-66 radarın etkisi arttırılmış, iniş takımları yenilenmiştir. Vulcan makinalı top kaldırılmıştır. ABD Donanma pilotlarının eğitimleri için Top Gun Donanma Eğitim Akademisinde düşman uçak rolünde kullanılmıştır. 22 adet üretilmiş olup bu uçaklar 1994'te servis dışı bırakılmıştır.
TF-16N : F-16N’nin çift kişilik versiyonudur. 4 adet üretilmiştir. Top Gun Donanma Eğitim Akademisinde eğitim uçağı olarak kullanılmışlardır.
F-16C/D Blok 40/42 : F-16 Blok 40/42'ler gece ve her türlü hava koşulu görev yeteneklerinin arttırılmasından dolayı Gece Şahini olarak da bilinirler. Gece Şahini Blok 40/42'lerle beraber Lantirn podları, GPS (Global Konum Sistemi), HARM II, APG-68V radarı, dijital uçuş kontrol panelleri F-16'larda ilk kez kullanılmaya başlandı. 1988'de başlayan üretimler 1995'e kadar sürdü. Lantirn Blok 40'lar F-16CG modeli olarak adlandırılırlar.
F-16C/D Blok 50/52 : F-16 Blok-50 General Electric F110-GE-129 motoru kullanırken Blok-52 Pratt Whitney F100-PW-229 motoru kullanmaktadır. İlk F-16C Blok-50 (90-0801) 22 Ekim 1991’de Lockheed Martin’in test pilotu Keith Giles’in pilotajında ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 1 Nisan 1992’de de ilk F-16D Blok-50 Steve Barter – Bland Smith komutasında havalandı. İlk Blok-52 F-16C (90-0809) 22 Ekim 1992’de Steve Barter idaresinde ve ilk Blok-52 F-16D (90-0893) Joe Sweeney - Steve Barter kontrolünde 24 Kasım 1993’de havalandı. İlk Blok-50 F-16’lar Kasım 1993’de Hill Hava Üssü’ne (Utah) teslim edildi ve Spangdahlem Hava Üssü (Almanya) 23. Filo’da ilk Blok-50’ler hizmete girdi. F-16 Blok 50/52’ler Northrop Grumman APG-68(V5) radarı taşırlar. B daim-sinyal işlemcili radar Blok 40/42’lerdekinden 2 kat daha hızlı olup kendinden öncekilerden çok daha güvenilirdir. Sinyal işlemci radarın güvenilirliğini ve elektronik aygıtların performansını geliştirmiştir. Blok 50/52’ler Northrop AGM-137 TSSAM saldırı füzeleri taşıyabilmekteyken bu özellik 1994 Aralık’tan sonra imal edilenlerde iptal edilmiştir. AGM-84 Harpoon anti-gemi füzesi taşıma yeteneğpine sahip ilk versiyondur. Blok 50’ler fiziksel olarak Lantirn podlarını taşımaya müsaittir, bu donanım için de software tadilat gerekmektedir. Fakat Lantirn podları tercih edilmez, yerine Pantera/Sniper-XR podu kullanılır. ABD Hava Kuvvetlerinde Lantirn podu taşıyan hiçbir F-16 yoktur, en son Yunanistan Blok-52+ F-16 uçakları için Lantirn istemiştir. Blok 30'larda kullanılan HUD ekranları Blok 50/52'lerde de kullanılır. Blok 50'de önceki versiyonlardan farklı olarak AN/ALR-56M Radar Warning Receiver, GPS, Ring Laser INS, Gelişmiş Veri kaydetme ve İletim Sistemleri standart olarak bulunmaktadır. Blok 50 versiyonundaki bir F-16, APG-68(V)5 yerine APG-68(V)9 radarı ve CFT (Comformal Fuel Tank) monte edilerek Blok 52 seviyesine yükseltilebilir.
F-16CJ/DJ Blok 50/52 : Wild Weasel (Vahşi Gelincik) adıyla da bilinir. SEAD – Düşman hava savunmasının bastırılması görevlerinde kullanılır. AGM-45 Shrike ve AGM-88 HARM füzeleri ve taşıyabilmektedir. AN/ASQ-213 HTS HARM Hedef Sistemi'ne sahiptir. Uzmanlaşılmış versiyon olan Wild Weasel’ler ayrıca ALQ-119’a, EJP-Elecktronic Jamming Pod sahiptir.
F-16I : İsrail'in 2003'ten itibaren satın almaya başladığı Blok 52 +Plus seviyesindeki F-16 uçaklarıdır. İsrail'de kod adı Sufa (Fırtına)dır. Çift koltuklu olup F-16D türevindedir. Çok maksatlı bu av-bombardıman uçağının öncel görevi taktik bombardımandır. Çok rollü, Active-Array elektronik dalgalandırma prensipli, APG-68 (V)9 tarama radarı ve F-100-PW-229 IPE turbofan motoruna sahiptir. Uçağın harekat menzilini büyük oranda arttıran gövde üstü konformal yakıt tankı bulunmaktadır. Birim fiyatı yaklaşık 45 milyon dolardır.
F-16E/F : F-16XL’ların seri üretime geçmeleri halinde verilmesi düşünülen versiyon adı idi. Günümüzde Birleşik Arap Emirlikleri için üretilmekte olan Blok 60'lar için kullanılmaktadır.
F-16E/F Blok 60 : İlk F-16 prototipi YF-16'nın yaklaşık 30 yıl önce gerçekleştirdiği ilk uçuştan bu yana geliştirilen modellerine ve geçirmiş olduğu evrime göz attığımızda Blok 60 için tamamen değişik bir uçak tabiri yanlış olmaz. Orjinalinde basit radar ve aviyonik donanımlı bir hafif gündüz avcısı olarak tasarlanan son model uçağın performansına baktığımızda, azami kalkış ağırlığı ilk örneğine oranla yüzde 50 dolayımda artarak 22.700 kg seviyesine ve turbofan jet motorunun (F-110-GE-132) itiş gücünün yüzde 35 dolayında aratarak 32.500 lb seviyesine çıktığı görülür. Kendinden bir önceki seri olan C/D serisine oranla konstrüksiyon bazında yüzde 70 değişmiştir.

AVİYONİKLER

F-16'nın tasarımında gelişmiş havacılık ve uzay bilimleri ile F-15, F-111 gibi uçakların başarıları ispatlanmış sistemleri kullanıldı. Düşük maliyet ve yüksek performansı F-16 üretim ilkesi haline getiren General Dynamics F-16A'nın ilk uçuşunu 8 Aralık 1976'da Neil R. Anderson idaresinde gerçekleştirdi ve ardından ilk servis F-16'lar Ocak 1979'da Utah Hill AFB'deki 388th TFW'a teslim edildi. 20 Ocak 1979'da Hill Hava Üssünden ilk F-16 görev için havalandı.

-16 Savaşan Şahin küçük bir savaş uçağı olmasına karşın karmaşık aviyonikleri ve fly-by-wire [elektrik sinyalli kontrol] uçuş kontrol sistemi ile mükemmel bir multimore [çok görevli] savaş uçağıdır.

F-16’nın temel hedef bulma aracı Westinghouse AN/APG-68 radarıdır. Uçağın burun bölümüne monte edilmiş olan bu radar 134 kg ağırlığında olup 0.1 m³ hacmindedir. Radarın çalışma modları pilot tarafından gaz kolu, yanal lövye veya radar kontrol panelinin kullanımı ile seçilebilir. Radar, tüm kontrollerin bir savaş harekatı sırasında kolay kullanımını sağlamak amacıyla, lövye ve gaz kolu üzerinde bulunması öngürülerek dizayn edilmiştir.

Temel hava savaş modu, Aşağı-bakış olup, alçak irtifada uçan hedeflerin arazi engebelerinden ayrılarak ekrana verilmesini sağlar. Av uçağı büyüklüğündeki hedefler 30 denizmili mesafeden yakalanabilmektedir. Hedef, F-16’dan daha yüksek irtifada uçtuğu taktirde pilot Yukarı-bakış modunu seçebilir ve böylece menzilde de % 33’lük bir artış sağlanır.

Uçaktaki seyrüsefer (navigasyon) cihazları çok gelişmiş olup haberleşme cihazları arasında hem UHF hem de VHF haberleşme setleri bulunmaktadır. Uçaktaki pasif tehlike uyarı sistemi pilota yaklaşmakta olan düşman uçaklarını haber vermekte ve gerektiğinde gövde dışına takılacak olan ECM podları sayesinde uçak güdümlü füzelere karşı belli bir dereceye kadar da olsa korunabilmektedir.

F-16’daki aviyonikler arasında yer alan test cihazları sayesinde uçak kendi kendini test edebilmektedir ve böylece yer ekibine olan bağımlılığı azalmaktadır.
Dış görünüş itibarıyla F-16A ile F-16C’yi ayırt etmek zordur ancak iç yapı olarak iki model arasında büyük farklar vardır,

1) Daha uzun menzil, daha iyi netleştirme oranı ve yeni eklenen çalışma modlarına sahip olan APG-18 çok modlu radar.
2) Geniş açılı HUD, FLIR videosu, çok fonksiyonlu ekranlar, üst ön kontrolle, radar altimetresi ve bilgi transfer birimini içeren yeni ve daha gelişmiş kokpit
3) Arttırılmış maksimum kalkış ağırlığı
4) Anfraruj güdümlü AGM-65 Maverick havadan-karaya füze atma kabiliyetinin eklenmesi 5) Daha hızlı ve daha geniş hafızalı atış kontrol bilgisayarı
6) Orta menzilli radar güdümlü AIM-120 havadan-havaya füze atma kabiliyetinin eklenmesi 7) Antiradar füzeleri olan HARM ve Shrike havadan-karaya füze atma kabiliyetinin eklenmesi

SENTETİK RESİM ALMA

İlk radarlar operatöre direk bir radar resmi vermekte ve operatör hangi hedeflerin gerçek olduğu konusunda kendi deneyimi ve ustalığını kullanmaktaydı. APG-68 gibi donatımlar ise tüm radar bilgilerini dijital form haline getirerek pilota önceden belirlenmiş sembollerden oluşan bir sentetik genel resim vermektedir. Bu donanımda ekran tüm elektronik parazitlerden temizlenmiş olarak kolayca okunabilmektedir. Daha sonraki yıllarda APG-68 radarı Lockheed Martin LANTIRN alçak irtifa navigasyon ve gece için hedef infraruj podu ile desteklenmiştir. Bu donanım da pilota arazi izleme radarı ile navigasyon için FLIR (ileri görüş infraruj) sayesinde tank, füze bataryası gibi yer hedeflerini vermekte ve Maverick füzelerinin çeşitli hedeflere atılması için bilgileri atış kontrol sistemine geçirmektedir.

F-16’daki gelişmiş aviyonik sistemleri sayesinde uçak hem havadan-havaya hem de havadan-karaya yapılacak olan saldırılarda üstün bir performans sergilemektedir. Radar, HUD ve pilot kontrollerinden oluşan atış-kontrol sistemi sayesinde pilot saldırı anında kokpit içindeki göstergelere gömülmek zorunda kalmamakta ve böylece saldırının o kritik anlarında gözünü hedeften ayırmamaktadır. Pilotun çabuk reaksiyon verebilmesi için atış kontrol sistemindeki düğmelerin bir kısmı lövye, bir kısmı da gaz kolu üzerine yerleştirilmiş olup pilot küçük bir parmak hareketiyle silahları ateşleyebilmektedir.

F-16C/D’de kullanılan atış kontrol radarı Westinghouse Electric Corporation yapımı olan AN/APG-68’dir.N/APG-68’den geliştirilmiş olan bu yeni radardaki tüm havadan-havaya modların menzilleri arttırılmış, hız belirleme ve çok sayıda hedefi aynı anda izleyip görüntüleme kabiliyetleri eklenmiştir. Radarın havadan yere modları da geliştirilerek 8:1 olan Doppler netleştirme oranı 64:1’e yükseltilmiştir. Ayrıca hareket halindeki yer hedeflerini de izleyip görüntüleyebilme kabiliyetleri eklenmiştir.

KANOPİ

Ön ve orta bölümler tek parçalı polikarbonattan yapılmış olan kanopi (kokpitin üstünü örten cam kapak) ile mükemmel bir görüş alanı sağlanmıştır. Şeffaf kanopinin 350 knot süratle 1.8 kg ağırlığında bir kuş çarpmasına dayanması gerekiyordu fakat dizayn aşamasında kanopi koruyucu kaplamasında görülen bazı aksaklıklar nedeniyle ilk denem tam başarılı olmadı. Yapılan testlerde kanopi istenilen gibi olmadı ve yeni, daha ağır bir kanopi geliştirildi. Son dizayn mükemmel oldu, pilota çok geniş bir görüş açısı sağladığı gibi istenilen dayanıklılığa da sahip oldu.

Pilot, kokpiti örten şeffaf kanopi ile 360 derece çevresini ve burun hizasında 15 derece aşağısını kolayca görebilmektedir. Yanal görüşler ise 40 derece aşağıya kadar sağlanmaktadır. Kanopinin yapıldığı polikarbonatın kalınlığı 0,5 inç (1.3 cm) olmasına karşın optik kalitesi çok yüksektir ve kavisli yüzeyler dış görüşleri bozmamaktadır.

FIRLATMA KOLTUĞU

Jet uçakları pilotların ve mürettebatın uçaktan paraşütle atlamalarına imkan vermeyecek kadar hızlı uçarlar. Bu yüzden mürettebatı uçaktan güvenli bir şekilde dışarı çıkarmak ve tehlikeden uzaklaştırmak için fırlatma koltuğu kullanılır. 1940‘larda kullanılmaya başlamalarından beri fırlatma koltukları 10.000’in üzerinde hayat kurtarmıştır. Yalnızca bir İngiliz şirketi olan Martin-Barker’in yaptığı fırlatma koltuğu bile 7.000 ‘den fazla insan kurtarmıştır. F-16’larda kullanılan fırlatılabilir pilot koltuğu McDonnel Douglas ACES II olup roket motoru ile donatılmıştır. Bir insandan daha hafif olan bu koltukta pilot yer seviyesindeyken bile güvenli bir şekilde fırlatılır. Fırlatma işlemi son derece kısa sürer. 0.25 sn. içinde pilotlar uçağın dışına çıkmış olur; 3 sn’nin altında bir sürede de ana paraşüt tamamen açılmış olur. Koltuk fırlatıldığı zaman 100 ft (30 metre) kadar yükseğe ve 50 ft (15 metre) kadar da geriye doğru uçar. Koltukta ayrıca atıldıktan sonra yalpa yapmasını önleyen bir sistem de vardır. Ani fırlamanın etkisiyle eğer uygun pozisyon alınmazsa pilotta kısa bir sürelik bilinç kaybı, baygınlık olabilmektedir. Fırlatma koltuğunda bulunan GPRS sistemi ile kazanın ardından paraşütün indiği yer tespit edilebilmektedir. Koltukta ayrıca bir kazadan sonra pilotun yaşamasını sağlayacak oksijen ekipmanı, radyo alıcı-verici cihazı, bir şişme bot (sönük olarak) ve bir miktar da yiyecek bulunur.

MUHAREBE BAŞARILARI

28 Nisan 1981'de bir Suriye Mi-8 helikopteri Riak (Lübnan) yakınlarında bir İsrail F-16A uçağı tarafından düşürüldü. 5 saat sonra aynı filodan başka bir F-16A yine bir Suriye Mi-8 helikopterini düşürdü.

7 Haziran 1981'de 8 İsrail F-16A uçağı, 6 adet F-15'in eskortluğunda Irak'ın başkenti Bağdat'ın güneyindeki Osirak (Temmuz) Nükleer Santral inşaatını vurdu. 'Opera' kod adlı operasyona, yarısı 117. Bunch Filosu yarısı da 110. Giselle Filosundan toplam 8 F-16A 'Netz' Blok-5 katıldı. Saldırıda her uçaktan 2 adet Mk-84 (2000 lb) olmak üzere toplam 16 klasik serbest düşüş bombası kullanıldı. Ayrıca her uçak yakın koruma amaçlı ikişer tane AIM-9 Sidewinder taşımaktaydı. Yine bugün bile taktik açıdan zor bir operasyon çap menzili olan 2400 km için, her F-16'nın kanatlar ve gövde altında olmak üzere üç adet harici yakıt tankı da bu operasyonda kullanılan taktik yük arasında yer alıyordu. Havadan-karaya saldırı yeteneği yeterli olmayan Blok-5'lerle yapılan ve toplam mesafesi 2400 km olan bu saldırı kayıpsız ve başarıyla bitirildi. Harekâta katılan pilotlardan biri 2003'de Columbia Uzay mekiği kazasında hayatını kaybeden İsrail'in ilk astronotu İlan Ramon'dur.

14 Temmuz 1981'de F-16 ilk hava muharebesine katıldı.Opera Operasyonu sırasında Amir Nachumi pilotajındaki bir İsrail F-16A'sı Suriye MiG-21'ini AIM-9P füzesi ile düşürdü.

1982'de İsrail - Lübnan Savaşı'nın başlangıç periyodunda İsrail F-16'ları 2 Suriye MiG-23'ünü ve 3 MiG-21'ini düşürdü.

1982'de İsrail - Lübnan Savaşının 4. gününde dünya tarihinde II.Dünya Savaşı'ndan bu yana gerçekleşen en büyük hava muharebesi yaşandı. 'Pharamcy Operasyonu' ile Lübnan'ın Bekaa Vadisi'nde konuşlu Suriye'nin SAM füze bataryalarını vurmak isteyen İsrail F-16'ları ile Suriye MIG'leri it dalaşına girişti. Yaklaşık 3 saat süren hava muharebesinde 90 Suriye MIG uçağı ve 2 atak helikopteri düşürüldü. Böylece Suriye bir günde hava gücünün neredeyse üçte birini bir günde kaybetmiş oldu. 90 MIG-21 ve MIG-23 uçağının 44 tanesini F-16'lar düşürdü. 51 uçak AIM-9 füzeleriyle düşürülmüştür.

İsrail'den sonra F-16'yı savaşta kullanan ikinci ülke Pakistan oldu. F-16'larını oldukça başarılı bir şekilde kullanan Pakistan şimdiye kadar kendi hava sahasını ihlal eden 16 Sovyet yapımı uçağı düşürmüştür. Pakistan ile Rusya güdümündeki komünist rejimli Afganistan arasında sık sık hava sahası ihlalleri yaşanmıştır. Mart 1987 ile Ocak 1989 arasında Pakistan F-16'ları 8 Afgan&Sovyet uçağı düşürdü. İlk 3 uçak (2 Su-22 ve 1 An-26) 9. Filo pilotları tarafından ve diğer 5 uçak da (1 Su-22, 1 MiG-23, 1 Su-25, 1 An-24 ve 1 An-26) 14. Filo pilotları tarafından düşürüldü. Afgan uçaklarının çoğunluğu AIM-9 füzesi ile düşürülürken 1 Su-22 de M61 makinalı top ile etkisiz hale getirildi. 29 Nisan 1987'de yaşanan hava muharebesinde 2 F-16, 6 Afgan uçağı ile mücadele etti ve 3 uçak düşürdü. İki Pakistan F-16A'sından biri bu muharebe sırasında yere çakıldı. Pilot kurtulmayı başarırken, olayın sonradan diğer F-16A tarafından fırlatılan AIM-9 füzesinden kaynaklandığı anlaşıldı. Böylece Pakistan bir ilke de imza ederek kendi F-16'sını düşüren ilk ülke oldu. Pakistan F-16'ları aynı zamanda Hindistan'a karşı da mücadele verdiler. 07 Haziran 2002'de bir Pakistan F-16'sı Hindistan Hava Kuvvetlerine ait 1 adet Seeker II insansız hava aracını AIM-9 füzesi ile imha etti.

Körfez Savaşı'nda ABD F-16'ları Irak MIG uçakları ve Irak Hava savunma sistemlerine karşı mücadele etti.Toplam 249 F-16A ve C Körfez Savaşı'nda görev aldı.F-16'lar Mk 84 bombaları Gbu-52, Gbu-87, AGM-65 bombalarını kullandılar.17 Ocak - 8 Şubat 1991 tarihleri arasında F-16'lar Körfez Savaşı'nın en tehlikeli noktası olan Çöl Fırtınası harekatında görevin ana parçası oldular ve Irak hava savunma sistemlerine saldırdılar.19 Ocak günü ABD F-16'ları harekatın en büyük hava akınını gerçekleştirdi. 56 adet F-16 Bağdat Nükleer Araştırma Merkezine saldırdı ve 4 uçak bu saldırıda düştü.Çöl şartlarına uygunluk gösteren AGM-65D füzeleri ilk defa bu savaşta denendi. F-16'lar genellikle gündüzleri uçtu, 72 Lantirn F-16 gece görev yaptı. 250 F-16 13.500 sorti gerçekleştirdi ve 20.000 ton bomba bıraktı ki bu oran Körfez Savaşı'nda kullanılan bombaların yüzde kırklık kesimini oluşturur. Toplam 5 USAF F-16 uçağı harekatta düştü. Hava muharebesinde hiç F-16 kaybı yaşanmazken, 3 uçağın kaybına yerden fırlatılan karadan/havaya füzeler ve iki uçağın kaybına da kombat mücadele dışı çeşitli arızalar sebep oldu.

Körfez Savaşı'nın bitiminden sonra 27 Aralık 1992'de 36. paralelin ötesinde uçuşa kapalı bölgede uçan bir Irak MiG-25 uçağı Gary Lewis North pilotajındaki 90-0788/SW kuyruk numaralı ABD F-16D Blok 42 uçağından fırlatılan AIM-120 AMRAAM füzesi ile düşürüldü.

17 Ocak 1993'de bir Irak MiG-23'ü uçuşa kapalı bölgenin kuzeyinde Craig D. Stevenson pilotajındaki 86-0262/SP kuyruk numaralı ABD F-16C Blok 30'u tarafından düşürüldü.

27 Kasım 1992'de Venezüella'da dönemin devlet başkanı Carlos Andres Perez'e karşı düzenlenen darbe girişimi sırasında hükümet yanlısı Hava Kuvvetleri F-16'ları bir AT-27 uçağını ve dört OV-10 uçağını düşürdü. Venezüella tarihinde kara bir sayfa olan olaylar sırasında F-16'lar ayrıca muhalif Barqusimeto Hava Üssüne saldırdılar ve yerde konuşlu bulunan 12 F-5'den 8'ini tahrip ettiler.

Türk F-16'ları TSK tarafından Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak'ta bölücü terör örgütü PKK/KADEK'e karşı kullanıldı. Diyarbakır'daki 8. Ana Jet Üssü'ne bağlı Pars ve Atmaca Filoları kara birliklerine yakın hava desteği sağladılar ve kara bombardımanı gerçekleştirdiler. Özellikle 1996-1998 arası dönemde F-16 uçakları etkin görev aldılar. Türk F-16'ları ayrıca Ege Denizi semalarında Yunan Mirage ve F-16'ları ile de sayısız angajmana girmişlerdir. 8 Ekim 1996'da Ege Denizi üzerinde hava harekatı sırasında ikili kolda uçmakta bulunan Türk F-16'larına Yunan Mirage-2000'leri tarafından önleme yapılmış, ağabeyi daha önceden Ege'de Türk uçakları ile girdiği angajman sonucu denize düşerek ölmüş olan Thanos Grivas'ın pilotajındaki Yunan Mirage-2000'i II. numaradaki Türk F-16D'sini kasıtlı olarak fırlattığı Magic IR füzesi ile düşürmüş, bir Türk pilot hayatını kaybetmiş, diğer pilot sağ kurtulmuştur. Bu olaydan iki gün sonra 10 Ekim 1996'da da 70 uçaklık bir kuvvet halinde uçan Türk F-16'larına önleme uçuşu yapan Yunan Mirage-2000 uçağı Türk F-16'ları ile girdiği angajman sonucu Semadirek Adası yakınlarında denize çakılmıştır. Düşen Mirage'in Yunan pilotu Türk Deniz Kuvvetlerince kurtarılmıştır.

Sırbistan-Karadağ'ın Yugoslavya'nın dağılmasından sonra Boşnaklara karşı başlattığı Bosna Savaşı'na Birleşmiş Milletler askeri müdahalede bulunma kararı aldı. NATO'nun gerçekleştirdiği "Delibrate Force" Harekatında 28 Şubat 1994'de 4 Sırbistan Soko G-4 Super Galeps uçağı, 2 ABD F-16C'si tarafından düşürüldü. USAF 89-2173/RS numaralı F-16C 3 tanesini düşürürken (2'si AIM-9M Sidewinder ile 3.sü AIM-120 AMRAAM), USAF 89-2009/RS numaralı F-16C kalan tek uçağı AIM-9M Sidewinder füzesi ile vurdu.

20.Asrın son çatışması olan Kosova Savaşı'nın ardından NATO'nun gerçekleştirdiği 'Allied Force' (Kararlı Güç) harekatı tam bir F-16 gövde gösterisine dönüştü. Müttefik güçler Sırp katillere karşı düzenlenen bu hava harekatına büyük oranda F-16 uçakları ile katıldılar. Toplam 180 F-16 bu harekata katıldı. F-16'lar İtalya'nın Aviano ve Ghedi hava üslerine konuşlandırıldı. Operasyon 1900 saat (24 Mart-10 Haziran 1999) sürdü ve F-16'lar CAP, Strike ve SEAD görevlerini gerçekleştirdi. Özellikle Körfez Savaşı'nda F-4G'lerin yerine getirdiği SEAD görevini bu kez F-16'ların devralması önemli olmuştur. Aynı zamanda yeni teknolojiler de denenmiş oldu. JDAM akıllı bombalar ilk defa denendi. Yurtdışında ilk askeri harekata katılan Türk F-16'ları buharekatta 182. Filo (Atmaca) ve 191. Filo (Kobra) ile boy gösterdi. Büyük başarılara imza atan pilotlarımız taktir topladı. ABD ile birlikte gece harekatı gerçekleştirebilen tek müttefik devlet Türkiye oldu. Ayrıca Türk F-16'ları bu harekatta F-16'ların havada kalma rekorunu kırdı. Harekatın başladığı gece uçan ve sabaha karşı İtalya'nın Ghedi Hava Üssü'ne dönüş yapan Üsteğmen Erkan Salman ve Üsteğmen Oğuz Yeten tam 9,5 havada kalarak F-16'ların tehdit koşullarında havada kalma rekorunu kırdılar.

24 Mart 1999'da Kosova hava sahasında Hollanda Hava Kuvvetlerine ait J-063 kuyruk numaralı F-16A Kosova üzerinde uçuşa kapalı bölgede uçan bir Sırp MiG-29'unu AIM-120B AMRAAM füzesi ile düşürdü.

ABD'nin 7 Ekim 2001'de başlattığı Afganistan Operasyonuna ABD'nin yanı sıra Norveç, Danimarka ve Hollanda F-16'ları da EPAF (European Participating Air Forces) oluşumuyla katıldı. Uçaklar Kırgızistan'ın Manas Hava Üssünde konuşlandı. ABD ve EPAF F-16'ları Taliban'a karşı düzenlenen "Enduring Freedom" harekatında CAP görevini üstlendiler.

4 Temmuz 2003'de Java Adası açıklarındaki Bawean Denizi'nde iki Endonezya F-16 uçağı; 1 uçak gemisi, 2 fırkateyn ve 1 tankerden oluşan birliğin hava gözetlemesini sağlayan Amerikan Donanma F/A-18 uçaklarına önlemede bulundu. Donanma uçaklarının sayısının artmasıyla gerilen ortam F-16'ların bölgeden ayrılmasıyla sona erdi.

ABD F-16'ları İkinci Körfez Savaşına Almanya Spanghelm'de konuşlu 52. Filo FW ile katıldı. Operasyon B-52'lerin yoğun bombardımanı ve Lantirn F-16 Blok-40'ların nokta atışlarıyla başladı. Yeni silahlar denendi. Yeraltı sığınakları için AGM-154 JSOW bombaları kullanıldı. F-16'lar karşı koyan Irak uçağı olmadığı için sadece yer hedeflerine saldırdı, herhangi bir hava muharebesi yaşanmadı. F-16'ların esas görevleri CAP rolünü üstlenmek oldu. ABD bu savaşta 3 F-16 kaybı yaşadı.11 Eylül 2002'de 160. Filoya bağlı bir F-16C motor arızası sebebiyle düştü. 10 Haziran 2003'te 310. Filoya bağlı hava/yer saldırı eğitimi yapan bir F-16 düştü ve 12 Haziran 2003'te Bağdat'ın güneybatısında bir F-16CG düştü. Kazalardan pilotlar sağ kurtuldu. 2004 Mayıs ayında F-16'lar Almanya'da konuşlu uçaklarla rotasyon yaptı. Halen bölgede Amerikan F-16 uçakları bulunmaktadır.